Marmara Denizi, 3 büyüklüğünde bir depremin merkez üssü oldu. 1 Ekim 2023 tarihinde meydana gelen sarsıntı, pek çok insanın endişelenmesine neden oldu. Depremin oluştuğu saatlerde birçok kişi panik içinde evlerini terk ederken, yetkililer de bölgede gerekli önlemleri almaya hazır olduklarını açıkladı. Türkiye’nin en kalabalık ve sanayi açısından en yoğun olan bu bölgesinde, deprem durumlarında alınması gereken tedbirlerin önemine bir kez daha vurgu yapıldı. Peki, meydana gelen bu deprem vatandaşlar arasında ne gibi bir etki yarattı? Uzmanlar bu durum hakkında ne söylüyor?
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), depremin merkez üssünü Yalova ilçesi açıkları olarak belirledi. Kandilli Rasathanesi ise depremin derinliğinin 12.5 kilometre olduğunu açıkladı. Deprem, çevre illerde ve ilçelerde de hissedildi. İlk tespitlere göre, can veya mal kaybı yaşanmadığı bildirilirken, bazı binaların yapısal özellikleri nedeniyle hasar görebileceği konusunda uyarılar yapıldı. Konuyla ilgili olarak yerel yönetimler, anında ekip göndererek durum tespit çalışmaları başlattı. Özellikle deprem sonrası, insanların sokağa dökülmesi, kalabalıkları oluşturdu. Yetkililerin öncelikli olarak yaptığı açıklamalarda, vatandaşların panik yapmaması gerektiği vurgulandı. Uzmanlar, 3 büyüklüğündeki bir depremin genellikle ciddi hasarlara neden olmadığı ancak yine de hazırlıklı olunması gerektiğini ifade etti.
Depremin ardından yer bilimleri uzmanları, Marmara Bölgesi’nin aktif fay hatları açısından riskli bir bölge olduğunu hatırlattı. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü uzmanları, Marmara Denizi’nde bu tip sarsıntıların zaman zaman yaşanabileceğine dikkat çekerek, 7 ve üzeri büyüklüğündeki depremlerin de ihtimaller arasında olduğunu belirtti. Uzmanlar, 1999 yılı İzmit depremi gibi büyük bir sarsıntının tekrar etmemesi için düzenli olarak yapılan yapı denetimlerinin ve bunlara uyulması gerektiğini vurguladılar. Ayrıca, vatandaşlara deprem konusunda bilinçli bireyler olmaları için eğitimlerin öneminden bahsettiler.
Bölgedeki binaların sağlamlığı ve depreme dayanıklılık sertifikalarının sorgulanması gerektiği, olası büyük depremler öncesinde şehirlerin hazırlıklı olması için kaçınılmaz bir faktör olarak ifade edildi. Uzmanlar, sıradan vatandaşların da deprem anında yapmaları gerekenleri bilmesi gerektiğini, ailenin acil durum planı oluşturması gerektiğini ve güvenli alanların belirlenmesi gerektiğini kaydettiler. Bu tür depremlerin tetikleyici olabileceği başka sarsıntıların yaşanabileceği ihtimali karşısında, herkesin dikkatli ve hazırlıklı olması gerektiğinin altı çizildi.
Sonuç olarak, Marmara Denizi’nde meydana gelen 3 büyüklüğündeki deprem, hem endişe yarattı hem de deprem bilincinin önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Uzmanların uyarıları doğrultusunda, vatandaşların yalnızca sarsıntı anında değil, öncesinde ve sonrasında da hazırlıklı olmaları, bu tür durumlarla başa çıkabilmede kritik rol oynamaktadır. Gelecekte meydana gelebilecek diğer olası depremler için gereken tedbirlerin alınması, hem bireylerin hem de toplumsal yaşamın güvenliği açısından büyük önem taşımakta.