Son yıllarda yapılan araştırmalar, gençler arasında mutluluk oranlarının giderek düştüğünü, bunun yanı sıra öfke ve stres düzeylerinin ciddi şekilde arttığını gösteriyor. Bu durum, yalnızca bireylerin psikolojik sağlıklarını değil, aynı zamanda toplumun genel ruh sağlığını da tehdit eden bir duruma dönüştü. Peki, gençlerde yaşanan bu mutsuzluk ve öfke patlamalarının altında yatan nedenler nelerdir? Bu yazıda, bu sorulara yanıt bulmaya çalışacağız.
Günümüzde, sosyal medya kullanımı, sürekli karşılaştırma ve mükemmeliyetçilik beklentileri, gençlerin ruh sağlığını olumsuz etkileyen önemli faktörler arasında yer alıyor. Araştırmalar, gençlerin kendilerini sosyal medyada sürekli olarak başkalarıyla kıyaslama eğiliminde olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, bireylerin yalnızca kendilerini değil, hayatlarını da sorgulamalarına neden oluyor. Özellikle liseli ve üniversiteli gençlerin, sosyal medyada gördükleri ideal yaşam paylaşımlarının etkisiyle mutsuz hissettikleri biliniyor.
Üstelik, pandemi süreci sırasında yaşanan izolasyon ve belirsizlik, birçok gencin ruhsal durumunu daha da kötüleştirdi. Okuldan uzak kalma, sosyal çevreden izole olma gibi durumlar, depresyon ve kaygı bozukluklarını tetiklediği gibi, bireylerin mutluluk hissini de azaltmıştır. Eğitime dönüş sürecinin nasıl gerçekleşeceği, işsizlik korkusu ve gelecek kaygıları gibi unsurlar, gençlerin zihinsel yükünü artırmaktadır.
Gencin içsel dünyasında yaşadığı çelişkiler, çoğu zaman dışavurum olarak öfke haliyle kendini gösterir. Uzmanlar, bu artan öfke durumunu, kontrolsüz duygu yönetimi ve stresle başa çıkma becerilerinin yetersizliğine bağlıyor. Gençler, içinde bulundukları karmaşık duygusal durumu ifade etmekte zorluk çekiyor ve çoğu zaman bu da öfke patlamalarına yol açıyor. İletişim becerilerinin eksikliği, problemleri veya karşılaştıkları zorlukları sağlıklı bir şekilde ifade edememelerine neden oluyor.
Ayrıca, gündelik yaşamda yaşanan stres faktörleri – okul, iş, sosyal baskılar – öfkenin tetikleyicisi olabiliyor. Gençlerin, karşılaştıkları zorluklar karşısında yardım istememesi veya yardım alacakları kaynağa ulaşamamaları, kendilerini çaresiz hissetmelerine neden oluyor. Bu noktada ailelerin, öğretmenlerin ve toplumun rolleri son derece önemli. Gençlere kulak vermek ve duygularını ifade etmeleri için güvenli bir alan yaratmak, onların ruh sağlığı açısından kritik bir adım olabilir.
Sonuç olarak, gençlerde artan öfke ile azalan mutluluk arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Mutluluk oranlarını artırmak ve öfke patlamalarını önlemek için, sağlıklı iletişim ve duygusal zeka eğitimleri oldukça önemli hale gelmiştir. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde, gençlerin psikolojik ihtiyaçlarını ele almak ve bu konudaki farkındalığı artırmak, sağlıklı bir nesil yetiştirmek için elzemdir. Gençlerin ruh sağlığına yönelik adımlar atılması, yalnızca onların bireysel hayatlarını değil, tüm toplumu olumlu yönde etkileyecektir. Zira, mutlu bireyler, mutlu bir toplumun temellerini oluşturur.